Simone Biles’ı duymayan kaldı mı? Paris olimpiyatlarında hayran kalmıştım ona şimdi belgeselini izledikten sonra bir kez daha sempatim arttı. Jimnastik tarihinin en başarılı isimlerinden biri olan Biles, Tokyo 2020 Yaz Olimpiyatları’nda birkaç etkinlikten çekilmesiyle spor dünyasında ve ötesinde büyük yankı uyandırdı. Altın madalyalar kazanma şansı varken geri çekilmesi, her şeyden önce ruh sağlığını koruma çabasıydı. Bu karar, “Beni tarihe yaz…” başlıklı belgesel serisinin de odak noktası.
Bu belgesel, sadece bir jimnastikçinin öyküsünden fazlasını anlatıyor. Sporcuların psikolojik baskı altında nasıl ezildiğini ve medyanın özellikle sosyal medyanın, bu baskıyı nasıl artırdığını gözler önüne seriyor. Biles’ın Tokyo 2020’de geri çekilmesi, ruh sağlığı mücadelesini öne çıkardı.
Belgeselin ilk bölümü, Biles’ın bu geri çekiliş kararını ve geri dönüşe hazırlanırken yaşadığı baskıyı derinlemesine inceliyor. 32 Olimpiyat ve Dünya Şampiyonası madalyası kazanmış bir sporcunun, hayatındaki en zor kararlardan birini alması medyanın merceği altında gerçekleşti.
Biles, “Mental sağlığınız, kariyerinizden daha önemli olabilir” diyor ve ekliyor: “Metal sağlığınızı düşünen yok.”
Belgeselde beni en etkileyen yer de burasıydı. Bugün 27 yaşında olan Biles, Tokyo 2020 sırasında henüz 23 yaşındaydı. Bu yaşta dünyanın gözleri önünde yaşanan bir psikolojik çöküntüyü hayal edebiliyor musunuz? Biles belgeselin bir bölümünde “Başardığınız zaman nefret edip düşmenizi beklerler, insanların derdi ne anlamak mümkün değil” diyor. Bence çağımız çok acımasız.
21. yüzyıl kıskançlık zirvesi dedikleri bu olsa gerek. Simone Biles’ın belgeseli sadece bir sporcunun hikayesini değil, tüm spor dünyasına verilmiş bir uyarı niteliğinde.
Rekabetin, başarıya giden yolda yaşanan sıkıntıların ve psikolojik baskıların bu kadar görünür olduğu bir çağda, medyanın ve sosyal medyanın sporcuların ruh sağlığını daha fazla göz önünde bulundurması şart.
Simones Biles’ın yaşadıkları, medya ve sosyal medya yargıçlarının sporcular üzerindeki etkisini bir kez daha düşündürmeli.
SOSYAL MEDYA JÜRİSİ İŞ BAŞINDA!
Bir psikolojik baskı gündemi de güzellik yarışmasında yaşandı bu hafta. Nedir bu güzellik baskısı, nedir bu sosyal medya yargısı? Yetmedi mi artık her şeyi yargılayan, her şeye bir “like” veya “dislike” atan o parmaklar? Daha Miss Turkey 2024 birincisi İdil Bilgen açıklanır açıklanmaz sosyal medya jürisi harekete geçti, klavye başında mahkeme kuruldu. Birincimiz yeterince güzel bulunmadı.
Bir de iddialar başladı: “Babasının büyükelçi olması etkiledi” dediler. Beyefendinin suçu büyükelçi olmak mı ya da kızın suçu büyükelçinin kızı olmak mı? Klişelerle dolu bu sosyal medya evreninde her şey mümkün!
Sosyal medya jüriliği öyle bir noktaya geldi ki, her şey “mükemmel” olmalı. Özellikle kadınlar için güzellik standardı diye bir şey dayatıldı ki, bir burun kemerli mi vay haline!
Sosyal medya güzellik algısı sadece ünlüleri değil, küçücük kızların psikolojisini de mahvediyor. Henüz 13 yaşındaki bir kızın “Ben güzel miyim?” sorusunun cevabını Instagram beğenilerinden alması ne kadar sağlıklı olabilir?
Kadınların güzellik adına bulimia ve anoreksiya gibi hastalıklara sürüklenmesi kimin suçu? Neymiş efendim, güzellik kraliçesi halkın beğenisine göre değilmiş, mahkeme yine beğenmemiş. Eee, ne yapalım? Herkes mi aynı güzellik algısına sahip olmak zorunda?
Güzellik standartlarını kim belirledi? Sosyal medyada herkes estetik kraliçesi olabilir, ama gerçek hayatta o filtreler kalkınca ne olacak? Ne kadar kusursuz görünürsen, o kadar değerlisin! Ama o kusursuzluk peşinde koşarken ruhumuzu, sağlığımızı ne kadar kaybettik, farkında mıyız?
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
12 Ekim 2024SPOR
12 Ekim 2024GÜNDEM
12 Ekim 2024SPOR
12 Ekim 2024SPOR
12 Ekim 2024GÜNDEM
12 Ekim 2024GÜNDEM
12 Ekim 2024